Yazılar

CAN PAZARI

               Sabah uyanıyorsun. Hava ayaz. Sıcacık yatağında kıvrılıp boş boş tavana bakma isteğiyle, bu ayazda pazara gidip alışveriş yapman gerektiği gerçeği arasında sıkışmış buluveriyorsun kendini. Homurdanarak kalkıp yüzünü yıkıyorsun. Üstünü giyinip ocağa çayı koyduktan sonra pazarın yolunu tutuyorsun. Sabah mahmurluğundan kendini kurtaramamış ayakların ağır ağır yürürken kaldırımda, dün radyoda dinlediğin o şarkı, kafanın içinde 7. kez dönmeye başlamış bile.

               Pazar yerine vardığında annesini kaybetmiş bir çocuk kadar şaşkınsın. Ne sabah mahmurluğundan eser kalıyor, ne de kafanın içinde 8. kez dönmekte olan o şarkıdan. Büyü bozuldu. Artık bambaşka bir gerçekliğin içerisindesin.  Yılgın gözlerin, aynı kendin gibi, hayattan bezmiş diğer insanları gözlemlemeye başlıyor. Çürümeye başlamış ürünlerini tazeymiş gibi millete kakalamaya çalışan bir pazarcı ilişiyor gözüne. Ağzında kırmızı Marlboro, gözleri fıldır fıldır müşteri arıyor. Henüz siftah yapamamış olsa da aklı, henüz kazanamadığı paraları, dün gece pavyonda tanıştığı kadınla yemenin derdinde. Hâlbuki eşi ve çocukları evde ekmek bekliyor. Bir kişinin arzuları arasına birden fazla hayatın sıkıştığı hayatlardan onunkisi de. Yürümeye devam ediyorsun. Diğer tezgahın başında yaşlıca bir teyze var. Emekli. Şu, bütün dünyanın kendisine cephe aldığını düşünen tiplerden. Büyük ihtimalle maaşı yetmiyor çünkü asıl derdi pazar alışverişi yapmak değil, kazık yememek. Duyduğu her cümlede, alt dudak büzülüyor, kaşlar çatılıyor. İşitilen her şey filtreden geçiyor. Böyle olmak zorunda. Tam yelkenleri indirip arkasına yaslanması gereken yaşlarda, koşullar onu yine büyük dalgaların içine itmiş. Emek dolu bir hayatın, geldiği acıklı son onunkisi de.

****

Aniden bir bomba patlıyor. Ortalık can pazarı.

****

Ne pazarcının arzusu kaldı ortada, ne de emekli teyzenin üzerine zırh gibi geçirdiği savunma mekanizması. Bütün zihinsel ağırlık merkezleri dağılıverdi bir anda. Tezgahlar arasında birbirini umursamadan dolaşan kalabalık yok artık. İnsanlar panik halde, ortalık parçalanmış cesetlerle dolu. İki dakika öncesinin dertleri tarih oldu. Büyü bozuldu, tekrar bambaşka bir gerçekliğin içerisindesin. Anlayamazsın olan biteni, zihninde korku doğar. Korkuyla neden diye sorarsın, içinden öfke çıkar. Üzülme, henüz yaşanmaya başlanmamış bir hayatta ölmek, insan için en büyük umuttur.

                                                                                         ****

Hayatı bu şekilde yaşıyoruz. Aynı pazarcı gibi. Aynı üzerine çığ gibi gelen koşullar karşısında ne yapacağını bilemeyen teyze gibi. Koşullarla barışık değiliz. Diretiyoruz. Dost meclisinde, boş sohbetler, kahkahalar eşliğinde kadehler kalkarken göğe, zihnimiz, değişen koşullara adapte olamamanın ızdırabıyla dolu. Büyüğü küçüğü, zengini fakiri, akıllısı akılsızı, aynı döngüde debeleniyoruz. Zihnimiz can pazarı.

Yorumlar