Yazılar

TRADERIN YOLU

               İlk inzivama gittiğimde henüz 20’li yaşlarımın başındaydım. Beraber inziva yaptığım grubun yaş ortalaması 50 idi. Gelen insanların çoğu, hayatta artık belli bir yol almış, belli bir düzeni ve zamanı olan insanlardı. O zamanlarda kalbimi çok büyük bir umutsuzluğun kapladığını hatırlıyorum. Kendimi ilerletebilmek için, idealinde yılda 1 ay inziva yapmam gerekiyordu. Bilkent İktisat ’ta 2. sınıf öğrencisiydim, yurtdışına yüksek lisansa gitmeye uğraşıyordum ve param yoktu.

***

               Kendi ustamla Uzakdoğu’ya yaptığım seyahatlerin birinde, ona aydınlanmak için ne gerektiğini sorduğumda bana “Usta, mekân ve para” diye cevap vermişti ve devam etti; “Bir ustaya ihtiyacın var, çünkü birinin sana öğretiyor olması gerekiyor. Çalışmalarını yapacağın bir mekân lazım, bir de çalışmalarına odaklanmak için zaman” diye cevap vermişti. “Peki para bu denklemin neresinde?” diye sorduğumda da “Dünyadaki en kıymetli şeyini, zamanını satın alman gerekiyor” demişti. “Bu soruyu henüz senin yaşlarındayken ben de kendi ustama sormuştum. Bana ya parayla işin olmayacak kadar fakir ol ve Dharma çalış, ya da parayla işin olmayacak kadar zengin ol ve Dharma çalış, eğer arada kalırsan, işin çok zorlaşır demişti. Ben bunu yapamadım ama eğer sen bunu yapabilirsen, işin kolaylaşacak. Her insan fakirliğin bir sınav olduğunu düşünür, halbuki sınav fakirken değil, zenginken verilir. Eğer fakirsen, zaten yoktur, dolayısıyla ortada konuşulacak bir konu da yoktur. Ancak eğer zenginsen ya da zaman içerisinde zenginleşirsen, açgözlülüğünün, arzularının ve ihtiyaçlarının artmaması gerekiyor. Eğer bunu başaramazsan, kalbini hafif tutmayı başaramayacaksın ve ilerleyemeyeceksin. Oldukça zeki bir insansın, bir yolunu bulacağını biliyorum.”

***

               Kopenhag’daki yüksek lisansımı yarıda bırakıp Türkiye’ye döndüğüm zaman, hayatta ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu. “Çok iyi bir eğitim alırsan, çok iyi bir hayatın olur” mottosunu dayatan bir ailenin çocuğuydum. Onlar da büyük ihtimalle işin kolayına kaçıp, kendi ailelerinden gördüklerini sorgusuz sualsiz bize dayatmaya kalktılar. Belki de kapasiteleri bu kadardı, bilemiyorum. İş hayatına girdiğimde engelli olmamın gerçekleriyle yüzleştim. Karşımdaki insanların çoğu benden daha zeki değildi ama “engelli” olmadıkları için, bunu üstünlük olarak görüp, bu durumu bana hissettirdiler ve bu gururuma dokundu. Bir gün kendime “Eğer bu ülkede bir engelli olarak kalacaksan, bir yolunu bulup zengin olmak zorundasın, bu işin başka yolu yok. Üstüne üstlük inzivalara gitmen gerekiyor, bu işler öyle yılda 2 hafta izinle, maaşlı işlerle olmaz” dediğimi hatırlıyorum. İşte benim trade hayatım, bu motivasyonla, bu şekilde başladı.

***

               2018-2020 arası İSYAT’ta ve EDİTAS’ta, 2020’de İSMEN’de, 2021’de EREGL-İSDMR-ORCAY’da, 2022’de ALARKO’da, 2023’te AKSGY’de, 2024’te ULUFA’da ve birçok hissede işlemler yaptım, kendime göre de iyi paralar kazandım. Hayatımın en büyük kazancını doların 8 TLden 18 TLye gitmesinde, VİOP’ta USD/TRY kontratlarında full teminat long olarak kazandım. Satış işlemim, çerçeveli halde, torunlarıma anlatacağım bir hikaye olarak kalacak. 2021’de tek işlemde kazandığım o paraya da güvenerek babamın yanından ayrıldım. Artık 20m kare oda, kendi başıma trade etmeye başladım. 2022 Haziran’da yaptığım bir hatayla battım. Bir hissede çok yüklü bir pozisyonum vardı, özkaynak hariç %50 kredideydim, hisse 5 taban vurdu, aracı kurum elimdeki malları tabana verdi, 29 yaşındaydım, evleneli 1 yıl olmuştu. 10 yıldır biriktirip büyüttüğüm sermayenin tamamı çöp oldu. Babamın yanından da yeni ayrıldığım için ondan da para isteyemedim, çok ama çok zorlandım. Deniz’in hakkını ödeyemem, bana inanılmaz destek oldu. Başka bir insan olsa 50 kere boşanmıştı. Bana bu hayatta, eşten fazlası oldu, hayattaki en büyük şanslarımdan biri diyebilirim. Yaptığım işlemlere güvenen ve beni iyi tanıyan birkaç dostumdan aldığım borç parayla işlem yapmaya tekrar döndüm, toparlamam ve borçlarımı kapamam 12 ayımı aldı. Gerçekten zor günlerdi. Bugün herhangi bir üniversitenin herhangi bir bölümünden mezun olup bir şirkete girdiğiniz zaman, üst düzey yönetici olup inisiyatif alır hale gelmeniz için ortalama 10 yıl geçmesi gerekir. 10 yıl geçtiğinde de size aslında gerçek anlamda inisiyatif aldırmazlar, onun da sınırları vardır. Ancak ekran karşısına oturup, tüm gün kendinizle baş başa bir odada, tüm riskin altına siz girdiğinizde ve karar veren sadece siz olduğunuzda, işin şekli çok değişir. Yoğun trade ettiğim yıllar, beni yıprattı. Tek kişilik bir şirket gibiydim. Yıllar boyu tek başıma sürekli risk aldım, sürekli karar verdim, bir kere battım, oradan da kendim topladım, bugün geldiğim noktada şunu çok rahat bir şekilde söyleyebilirim ki, hayat yolunda ilerlerken kararları kendim veririm, verdiğim kararın sonucu ister iyi ister kötü olsun, sorumluluğunu da kendim alırım. Özellikle çevremde, benle yaşıt olan insanlara baktığım zaman, trade hayatımın bana kattığı bu önemli yetinin aslında ne kadar değerli olduğunu daha iyi anlıyorum. Pek çok insan, hata yapmaktan ölesiye korktuğu için, karar almaya cesaret dahi edemiyor. Çoğunun gözü, yan kulvardaki akranında, herkes genelin yaptığını yapmaya uğraşıyor.

***

Bu işe başladığımda en büyük motivasyonum, zamanımın bana kalmasıydı, bu sayede inzivalara gidip ilerleyebilecektim. Hayatım boyunca pahalı arabalar, yatlar katlar, cüzdanımın içi dışında hiçbir şeye bakmayan kadınlar, bunlar benim umurum olmadı. Ben bütün bunlardan çok daha pahalı bir şey için, kendi zamanımı satın almak için trade ettim, geriye dönüp hayatıma baktığımda da, aslında hayattan istediğimi fazlasıyla aldığımı görüyorum. Ancak her karar, bir vazgeçiştir. Her kazanç bir bedelle gelir. Trade etmek açgözlülüğümü arttırdı, zihnimi bozdu ve aslında inzivaya gitmek için gerekli zamanı elde ederken, gündelik hayatta zihnimi bulandıran ve beni gerileten bir duruma düştüm. Bu süre boyunca, yaptığım işi Türkiye ortalamasının çok çok üstünde yaptığımı düşünüyorum. Zaten bunu yapabildiğim için para kazanabildim. Ancak bugünkü aklım olsaydı, asla profesyonel trader olarak çalışmaya başlamazdım, başka bir şey yapardım. İnsan zannedildiği kadar akıllı bir varlık değil. Herhangi bir karar verirken, ya da yeni bir işe başlarken, hep “ne elde edeceğimize” odaklanıyoruz. Halbuki madalyonun öbür yüzünde “ödenecek bedeller” kısmı var. Bazen işin başında ödenecek bedel çok küçükmüş gibi görünüyor, “aman ne olacak, gülü seven dikenine katlanır gibi” aslında tam anlamıyla ne anlama geldiğini anlamadığımız cümleler kuruyoruz. Bedel tahmin ettiğimizden ağır olabiliyor. Bu sebeple insan, elde edeceği şeylere göre değil, ödemesi gereken bedelleri ödeyip ödeyemeyeceğine göre karar almalı.

Yorumlar